Arşivlemesem Olmazdı!: Deniz Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle b...  

Posted by atakee

Arşivlemesem Olmazdı!: Deniz Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle b...: Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner, önceden hazırladığı mesajın saat bölümüne 17.15 yazdı. Emir subayına “İşte, 28 Ocak 2013 saat 17...

Turkcell üzerinize bulaşırsa suyla yıkamayla gider mi?  

Posted by atakee



Konuya biraz felsefi gireceğiz ama siz okumaya sonuna kadar devam edin lütfen : )





Dünyadaki kapitalist gelişimin bir sonucu olarak insan, toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik hayatın merkezi olma konumunu kaybetmiş durumda. Devlet ve sivil kurumlar/kuruluşlar insan için var iken, daha doğrusu bu kurumların varlık sebebi insan iken, gunümüzde insan bu kurumlara tabi hale gelmiş bulunmakta: Hepimiz bu kurumların birer piyonuyuz. 'Kurumlar kural koyar, insan bu kurallara uyar', şeklinde özetlenebilir varılan bu sonuç. Günlük hayatın, insan ve eşyanın doğasından kaynaklanan, düzeni, adaleti sağlamak üzere konulan, "doğal" olarak niteleyebileceğimiz ve insanın mantığı (logic) ile, sezgisi (intuition) ile kavrayabileceği, insanın doğasına aykırı düşmeyen kurallardan bahsetmiyorum burada. Benim bahsettigim ve "doğal olmayan" kategorisine koyduğum kurallar, yukarıda andığım ve insandan ayrı birer varlık olma durumuna getirilmiş kurum ve kuruluşların, bu varlıklarını, bazen sadece kendi işlerini kolaylaştırmak ve çoğunlukla, çok yönlü, tahmin edilemez ve bu nedenle "tehlikeli" ve "risk doğuran" bir varlık olarak algılanan insana karşı (ve insana rağmen) koruma içgüdüsüyle geliştirdikleri, vatandaş veya tüketici olarak kategorize edilen insana empoze ettikleri, hiçbir sezgiye veya mantığa dayanmayan ve insani ihtiyaçları göz önüne almayan kurallar. Bu kurallar bir kanun metninden tutun bankalar ile imzaladığınız kredi kartı sözleşmesine kadar sayısız metinde yer alan kurallardır. Bu kurallar artık insan ve insan hayatından ayrı birer hayata, birer varlığa sahiptirler ve bu nedenle varlık sebeplerini yitirmişlerdir aslında. Hala orda bulunmalarının sebebi birer soyut varlık olan kurumların dayatmasının bir sonucudur. "Eğer bu hizmeti (banka kredisi, telefon hattı vs.) almak istiyorsan, aşağıda karınca duası gibi yazılmış kuralları kabul etmek zorundasın" ile bizleri zincirlemeye başlayan bu kurallar, insanoğlunu standart bir şablonun içine koyar, hareket alanımızı "kanun" zoruyla kısıtlar, ve uyulmadıkları takdirde geniş bir yelpaze dahilinde, kişisel ve ekonomik hayatınızı bitirici yaptırımları getirirler. Bahane hazırdır: "Kanun böyle". Bu kanun nedir? Kim yapar bunu? Nerede bulunur? Neden hep benim aleyhimedir? Neden hep karşıdaki kurumun lehine çalışır? Beni sevmez mi? Benden nefret mi eder? Acaba ben gerçekten potansiyel olarak kötü bir varlık mıyım ki hep bana karşıdır ve hep beni kontrol etmesi gerekir? Bilinmez.




Şimdi gelelim konumuzun başlığı "Turk"cell'e. Bir "cell" (zindan) olduğu kesin de Türkiyeli olduğundan emin değilim. Üzerinize bulaşırsa kuvvetli bir deterjana ihtiyacınız var, suyla yıkamak para etmez.




Hikaye kısaca şöyle: bunlardan geçen senenin başında "stick"li bir internet hattı ve paketi satın aldım. Kısa süreliğine. Asıl interneti eve bağlatana kadar. Zaten kısa bir süre sonra yurtdışı görevim çıktı, gitmek zorunda kaldım. Doğal olarak iptal etmek istedim. Yurtdışından bunları aradım. Büyük başarı; birşeyleri iptal ettirdim, ama neydi bilmiyorum. Ama yurtdışından arıyorsun, telefon faturasını bir miktar yukarı oynattı tabi, (ama sonradan gelen kadar değil!). Bir kaç ay sonra bir baktım fatura geliyor, kapattım sandığım hat için. "Yahu ben bunu iptal ettirmedim mi?!" - "Sadece paket iptal oldu, hat baki" dediler. - "Ah ne kadar da aptalım hanfendi" dedim telefondaki sese, "o zaman şimdi iptal edelim" dedim. - "[Yoo öyle kolay kurtulamazsın] dilekçe yazıp nüfus cüzdanı fotokopisini adresimize posta ile göndermeniz gerekiyor" dedi ses, benim talebimi biraz safça bularak. "[Oha!] hat benim değil mi? İşte talebim, kayda da alıyorsunuz, başlangıçta 'güvenlik' sorularınızla da benim kim olduğumu anladınız, o zaman bu beyanımı esas kabul edin" dedim. - "[Hahaha, ne kadar da saf!] kusura bakmayın beyfendi, prosedürümüz böyle, kanuni usül böyle, dışına çıkamayız. Dediğim gibi yaparsanız hattı iptal ederiz, yoksa hem fatura gelir, hem faiz işler [maazallah evinize haciz gelir, söylemedi demeyin]" dedi. Onca işimin arasında bunu yapamadım tabi. Hem her tarafta "aman talep edilse dahi kimliğinizin fotokopisini göndermeyin" diye etrafta çıkan haberler de var. Ben de Türkiye'ye gidince yaparım dedim. Saflığa bak!




İki tür "Türk"cell dükkanı varmış. E ben saf vatandaş, bunu da bilmeliydim. Gidiyorum, burda yapamayız beyfendi, şuna gidin, oraya gidersin, buna gidin, birbirlerine sorarlar, nasıl yapılıyor diye, yahu daha önce kimse sizde hat iptal etmedi mi!? Bir tek ben miyim bu "hunharca" eyleme girişen!? Kısıtlı vaktim var zaten. Başaramadım. Hat benimle kalmaya devam etti. Ha bu arada yurtdışından, parasız diye bir yanlış yönlendirmenin sonucunda yaptığım aramalar bana dolar olarak yansıdı. Kendimi yedim, bağırdım çağırdım "fare" olarak, ama "dağ"a duyuramadım sesimi. Ne de olsa kurum büyük insan küçük...




Aylar geçiyor faturalar ara ara gelmeye devam ediyor. Ben hala yurtdışından bunu halletmeye çalışıyorum. En sonunda okunaklı bir email yazdım "müşteri temsilciliğine" (beni mi temsil ediyor, pek anlamadım ama, öyle koymuşlarsa ismini, ben vatandaş efendinin ne haddine düşmüş bunu sorgulamak!). Metin şöyle idi:




"05......... nolu hattin mümkün olamayan iptali hakkinda: Simdi durumu size soyle ozetleyeyim: küfretmemek icin kendimi zor tutuyorum! Kardesim, siz bela misiniz insanin basina?!? Bir bucuk seneden beri iptal ettirmeye ugrasiyorum ben bu hatti, ama sizden kurtulmak ne mümkün! Yurtdisindan 50-100 dolarlik telefon faturasi odedim sizi aramak, bu hatti iptal ettirmek icin. Yurticinde Turkcell dükkanlariniza gittim, kimse bir sey bilmiyor, bu hat nasil iptal edilir, beni ordan oraya gönderiyorlar, bana hala tehdit emailleri gönderiyorsunuz, yok su kadar borcunuz var, odemezseniz 5 katini aliriz "kanuni" yollardan! Kardesim, ben bu hatti iptal ettirdim, anlamiyor musunuz? Internet paketini iptal ettiniz de, hatti neden iptal etmiyorsunuz. En azindan bakin, bu adam bu hatti en son ne zaman kullanmis, kafaniz islemiyor mu sizin? Sülük gibi yapisiyorsunuz insana! Bu sözümü talimat olarak alin, ben yurtdisinda yasiyorum, iptal edin artik su hatti. Bana sabit ücret işletmeyin, "sunu bunu öde" demeyin, iptal edin, benden kanunsuz bir sekilde nufüs cüzdani fotokopisini faks cekmemi filan istemeyin, bunu yapmak zorunda degilim ben, nüfus bilgilerimi böyle isteyemezsiniz benden kanunen. Artik sizi televizyona radyoya cikip sikayet edecegim sizi, aleyhinize kampanya baslatacagim, artik hayat amacim olacaksiniz, iflasinizi görmeden rahat etmeyecegim. Adam gibi su hattimi iptal edin, ve hatta bana tesekkür edin adam gibi, cünkü size bu kadar katlandim, sizin soylediginiz fatura borcunun 2-3 kati telefon parasi odedim, siz benim gibi sorumlu insanlari bile biktirirsiniz, alin size kaniti, en canli örnegi! YETER ARTIK, DÜŞÜN YAKAMDAN! Eger gercekten sorumlu bir sirket iseniz, bu emailime de adam gibi cevap verirsiniz, yoksa her yerde yayinlamaya basliyorum, haberiniz olsun!"




: ) çok saf değil mi? Bence de. Yani sözler değil, ama niyet... Yani böyle bir emailin işe yarayacağını düşünmek saflık...




İkinci bir emailim ise aşağidaki gibiydi:




"Beyefendi, ilgi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim, ancak biliyorsunuz ki ben yurtdışındayim. Beni aradığınız zaman benim telefonuma da yazacak. Ben artık Turkcell'in bu saçmalığından dolayı telefon faturası ödemek istemiyorum. Durumu yazdığım emailden öğrendiniz. Tüm bilmek istedikleriniz orada mevcut. Konuyu halletmek için illaki benim sesimi duymanız gerekmiyor sanırım. Size ek bilgi olarak şunları yazayım: ben USB stick ile bağlandığım hattı Turkcell'den aldım. Kullanırken benim yurtdışına ataşe olarak tayinim çıktı, gittim. Telefon ederek oradan ancak internet paketini iptal ettirebildim. Hattı iptal edemeyiz kendiniz dilekçe yazmanız lazım dendi. Bu arada bu konuşmayı yapmak için ... dolardan fazla harcadım. Sinirim bir kat daha arttı. Bu sefer Turkiye'ye gittiğimiz zaman hallederim dedim. Ama bu sefer de hattan dolayı hesap çıkardı bana Turkcell, sanki hattı iptal etmeyen Turkcell degil de benmişim gibi! Bir gorev dolayısıyla yurda geldigimde Turkcell dükkanlarına gittim, burda yapamıyoruz dendi, nerde oluyor dedim, bilmiyoruz dediler! Yuh dedim. Şimdi sizden istirhamım şu: lütfen şu bahse konu hattı iptal ediniz, ve bana şu veya bu ücreti ödeyin demeyiniz. Çünkü bu ortaya çıkan ücret benim yüzümden değil Turkcell'in yüzündendir. Hattı ben istediğim zaman, başvurduğum zaman iptal etmeyip ücret işleten Turkcell'dir. Hatta Turkcell'in böyle numara yaparak benden para çekmeye çalıştığını dahi düşünmeye başladım. Herhalde 1000 müşteriye böyle yapsa Turkcell, nerdeyse tüm çalışanlarının bir aylık maaşını bizim cebimizden çıkarır. Daha sert konuşmak istemiyorum. Lütfen halden anlayınız. Sinirliyim ve hakliyim da. Ufak bir meblağ belki ama bunu Turkcell'in ödemesi gerekiyor, benim değil... Artık bu onur meselesi oldu."




Beni aradılar. Yine, ama çok çok nazikçe, prosedürlerden bahsettiler. Kanun böyle dediler. Parayı [çatır çatır] ödeyeceksiniz dediler. Ama daha yumuşak bir şekilde. Hatta telefondaki nazik zat "beyefendi, devlette de bu kadar çalışmışsınız, bu prosedürü [ödevinizi] yerine getirip de çıksaydınız yurtdışına" dedi bana, kendimi ödevini yapmamış ilkokul öğrencisi gibi hissettim o anda. Zaten "büyüklerine saygısı" kısmı, diğer notlar en yüksekken, hep düşük gelirdi karneme. Demek hala öyleyim dedim, utandım, hala öğren(e)memişim. Bana lütfen bu kuralların hangi kanuni metinde yazdığını gösteriniz dedim. Bir kurum adı verdi, araştırın dedi. Yani, tek kişi olarak ben, bütün bilgileri bulmak ve bu işi yapabilecek onlarca çalışanı, avukatı olan bir kuruluşun haksızlığını kanıtlamak durumundayım. Medeni ülkelerde bu devletin veya ilgili kuruluşun görevidir.




Bilmiyorum daha fazla anlatsam mı? Ama canınızı sıkmak istemiyorum. Fakat buradaki durumu görüyorsunuz değil mi? Orda yüksekte, kaide üzerinde duran, devlet tarafından konulmuş olduğunu iddia eden kuralların arkasına sığınan, ben vatandaşa parmağını sallayarak "ödevini yap!" diyen, hiçbir şekilde pozisyonundan taviz vermeyen, müzakere etmeyen, yanlışlığını görmeyen, ve bütün bunları 30 lira için yapan bir kurum. Sen niye 30 lirayı ödemiyorsun diye sorarsanız, en az 3 katını bu yolda zaten ödedim, öte yandan bu durumun vatandaş olarak üzerinde ısrarla durulması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum da ondan. Diğer taraftan, eğer bu kurallar gerçekten devlet tarafından konulmuş ise veya özel sektör kuruluşunun bu tür hareketlerine cevaz veriyor ise devlet, bunu da sorgulamak vatandaş olarak benim hakkımdır. Vatandaş, birey ve insan olarak ben ve benim ihtiyaçlarım ön planda tutulmalıdır kanuni veya kanun benzeri bir düzenleme yapılırken. Avrupa Birliği kapısında binbir türlü şekle girerken Türkiye, aslında bu bahsettigim insanı standartlar ile çağdaş medeniyet çizgisini yakalayabileceğimizin farkında değil sanırım "büyüklerimiz".




Bu söylediklerime siz de hak veriyorsanız, lütfen bu yazımı dostlarınız ile paylaşınız.




Şimdiden teşekkür ederim.

 

Blogger: Dashboard  

Posted by atakee

Blogger: Dashboard
deneme

hincir mincir hamurki vanitasi kukurki eftin neftin dunya ben  

Posted by atakee

Well, let's start broadcasting from Berlin, although it is a belated start, belated almost for one and a half year! :0)

I guess, the title of this post has drawn your attention, right? Well, it is a song my Türkish-Armenian female friends sang when we were littlle, as little as 7-8 years old... They sang it to determine who would start a game... You know what I mean. I am sure you sang such songs in your childhood, too.. :)

Also, los geht's!

Give me a reason to learn "Deutsch" ! :0D  

Posted by atakee

Heute am Morgen, waehrend ich die Radiosendung hörte, ist mir ein einziges, aber gleichzeitig ganz merkwürdiges Wort aufgefallen: "Vorstandsvorsitzende(r)".... Es ist lang, hat auch eine interessante Weise, um das, was es meint, auszudrücken... Was für einen indirekter Weg, so zu machen! :))

Wie erklaert man dieses Wort? Der oder die, die vor den diejenigen sitzt, die vorne stehen!!! Haha!! Ich hab's geschafft! :P = the one who sits in front of those who stand :))




tabi ki bu bir denemedir :0)  

Posted by atakee

dfgdsfgdfgsdfg